2003 yılında devasa bir kamyon, Londra’nın izbe bir yerinde, içindeki 35 ölü ile birlikte terk edilmişti..Kaçaklar, Avrupa rüyası için; adam başı, borçla buldukları beş bin doları ödeyerek bindikleri TIR’ın içinde, havasızlıktan ölmüşlerdi.

Bir kamyon dolusu uyuşturucu bulduğunda ne yapacağını bilen Britanya polisi, bir TIR dolusu kaçak ölünün karşısında şaşkınlıkla dehşete düşmüştü..

Tek bir kişi yaşıyordu. 37 yaşındaki Sakine..Tıka basa dolu TIR’ın içinde, ağzı rastlantısal olarak demir kolona dayanmış, bilinçsizce demiri emerek oksijen almıştı. Hayatta kaldığına sevinemedi. TIR’ın içindeki zehirli havadan kurtulmuştu ama eşi ve iki kızı az ilersinde cansız büzülmüşlerdi.  Cennete katılmak için kaçtığı İngiltere ona cehennem olmuştu.  Bir daha hiç mutlu olmadı.  Sonraları Elbistan’ın bir köyünde  metruk bir hayatın içinde kaybolduğunu öğrendim. Bunları nereden biliyorum, diye sorduğunuzu hissediyorum. Cevabım çok sade. Bu dramın tercüman tanığıydım.

Elbistan’da acısının içinde kaybolmuş kadını asla unutmayacağım..

Çoğumuz insan ticaretinin geçmişte kaldığını sanırız. Oysa 16. yy da başlayan kölelik bugün de her kıtada değişik biçimlerde devam ediyor. Yeni şekli insan ticareti…Seks sömürüsünden, mülteci taşımacılığına, çocuk  işçiliğinden çocuk askerliğine kadar.

İnsan ticareti kurbanlarının  yüzde 77’si kadın veya genç kız.. . Çocukların bu oran içinde yeri ise kadınların iki katı kadar… Kaçakçılıkta cinsel sömürü yüzde 87, köle işgücü yüzde 13 oranında yer alıyor.

Köleliğin üretime katkısı 40 milyar dolarında tahmin ediliyor. Kendi başına, çok büyük olmakla birlikte, küresel ekonomi içinde çok küçük bir rakamı ifade ediyor.

Bugünkü köle sayısı, insanlık tarihinin  en yüksek düzeyinde.. Dünyada halen 27 milyon köle olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı, köle ticaretinin doruğa ulaştığı dönemde, Atlantik üzerinden Amerika’ya götürülen Afrikalı sayısının iki katı…

Fakat kölelikle mücadele edenler karamsar değiller. Çeyrek yy. içinde kölelik ve insan ticareti son bulacak.  Charles Dickens’ın ‘İki Şehrin Hikâyesi’ romanındaki başlangıç cümlesi gibi;  ‘zamanların en iyisini ve zamanların en kötüsünü’ aynı anda yaşıyoruz.

UNESCO, 23 Ağustos 1791’de San Domingo’da (Haiti) kölelerin efendilere karşı kazandıkları ilk zaferi ‘Köle Ticareti ve Kaldırılmasını Anma Günü’, olarak belirlemişti.

Biz de 26 Mayıs’ta İzmir’de Dana Bayramını kutlayacağız. Osmanlının Afrikalı köle geçmişinden bugüne sadece renkleri kalan kuşağın, atalarından kalma bayramı.

Geçen yıl Dana Bayramı için topluca yola çıktıklarında mülteci sanılarak polis tarafından durdurulmuş, köle geçmişli Türk olduklarını güç bela anlatabilmişlerdi. Sadece polislerin kanaati değil, siyah birini gördüğümüzde uzak durmamız,  birbirimizi dürtmemiz ortak bilinçaltımızdaki kültürel basıncı gösteriyor.

Çünkü biz tarihimizde kölelik olmadığı algısı ile yaşadık. Osmanlı’da köle ticareti 1857 fermanıyla yasaklandı, ancak ferman uzunca süre işlemedi.

Osmanlı Afrikalı köle ticaretini yasaklayarak, beyaz köle ticaretinde hareket özgürlüğü kazanmıştı. Çerkezler, kölelik yoluyla “bedeviyet”ten “medeniyet”e geliyorlar, “fakr ü ihtiyaç”tan “refah ü saadet”e kavuşuyorlardı. Bu inanıştan ötürü insani açıdan Çerkez köle ticaretinin, köle yararına olduğu düşünülüyordu.

Kölelik İslam’a ters olmadığı için, ulemalar köleliğin kaldırılmasına karşıydı. Diğer yandan azad edilen köleler. Reşat Nuri Güntekin’in kelimeleriyle, “ simsiyah kertenkeleler gibi sokaklarda açlıktan bağıra bağıra ölüyorlardı.’

Kuşkusuz Yaşamak, özgürlükten daha değerliydi.

Birleşmiş Milletlerin insan ticaretine karşı benimsediği protokol, üç anahtardan oluşuyor: “Cezalandırma, koruma ve önleme”. Ancak insan ticaretinin en büyük kaynağı, yolsuzlukla bütünleşmiş yoksulluğun, yarattığı  mükemmel tahribat.

Bu nedenle bize düşen en büyük sorumluluk yolsuzluğu kültürümüzden temizlemek.

Ülkemiz insan ticaretinin kavşağı olarak anılıyor. Çok yakında bu unvanı şiddetle iade edeceğiz. Bu reddediş kesinlikle gurur duyacağımız ulusal bir ilkeye dönecektir. Çünkü bugün bu salonda, hayatlarından geçmemiş mağdurlar için en yüksek seviyede empati ve enerjilerini buluşturmuş insanlarla birlikteyiz…

 

22 Mayıs 2013 – Ankara