Hakan Aksay

T24 – 03.11.2013

şafak-pavey

Aydınlık bir yüz gördük. Güzel bir yüz. Düzgün bir Türkçe duyduk. Özenli bir konuşma. Sakin bir üslup. Vatan-millet-Sakarya değil, tartışmaya açık ve çözüm bulma isteğiyle dolu bir metin.

Ve nazik bir gülümseme. Asık suratlı bakışları sanki yüzlerinde unutmuş ve yıllarca değiştirmeyecek gibi duran bir toplumda, hele kendini o toplumun siyasi önderleri olarak görmeye alışık insanların ortasında güneş gibi parlayan sürekli bir gülümseme.

Şafak Pavey‘den bahsediyorum. Onun Meclis’teki konuşmasından. Sözleri arasında katılmadıklarım da vardı; ama bu, benim onun konuşmasına ve tarzına hayran olmama engel değildi.

Engel…

Ne çok engel var bu memlekette. Ve devlet, bu engelleri kaldıracağına, koyduğu yasaklarla ve kısıtlayıcı politikalarıyla onları daha da pekiştiriyor. İnsanlar bu durumu kanıksamış, pek tepki göstermiyorlar.

Engelli bir toplum yani…

Engelli kafalar…

Engelli yürekler…

 

*    *   *

Türk Dil Kurumu, “engelli” kelimesini açıklarken “vücudunda eksik veya kusuru olan” diyor. Dil konusunda otorite olmanın ciddiyetiyle, kafalardaki ve yüreklerdeki engellerden söz etmeye gerek görmüyor.

O zaman Şafak Pavey engelli. Bir kolu ve bir bacağı yok. 19 yaşında tren raylarında bırakmış onları. Onun yerinde olsak, pek çoğumuz ya intiharı seçerdik, ya da karanlık, kederli ve kompleksli bir hayatı…

O ise acılara katlanmasını, hatta sorunlarına gülüp geçmesini becerebilmiş. Kendini yetiştirmekten vazgeçmemiş. Birleşmiş Milletler’de bir dizi görevin üstesinden başarıyla gelmiş. Dünyayı gezmiş. Uluslararası işaret dilini de sayarsak yedi yabancı dil biliyor. Tam bir dünya vatandaşı. Üstelik milliyetçilik konusunda araştırmalar yapmış biri.

Narin görünüşünün ve duygulu gözlerinin arkasında kuvvetli bir insan var. Sırrını belki de tam anlayamayacağımız büyük bir ruhsal güç bu.

Onun Türkiye’ye dönüp CHP’de milletvekili olma kararını duyunca kafam karışmıştı. Bu ülke, onu düş kırıklığına uğratmaz mıydı? Onun gibi bir dünya vatandaşını “turkish” mengenelerin arasında sıkıştırmaz mıydı? Ama belki de halkına, zor da olsa Meclis’e bir şeyler katabilirdi.

Hatta… Neden Şafak Pavey gibi biri, parti lideri ve başbakan olmasındı? Bırakmazlar mıydı? Herhalde. Zordu. Çok zordu…

Çünkü engelli yürekler diyarıydı burası.

Böyle aydın, böyle güzel, böyle eğitimli, böyle kendine güvenli bir insanı, özellikle de genç bir kadını ezmeye çalışmazlar mıydı!..

 

*    *   *

Şafak Pavey 37 yıllık hayatında küçük bir meydan muharebesi kazandı TBMM’de perşembe günü yaptığı konuşmayla. Ama kendisine orantısız derecede büyük bir fatura kesildi. AKP’nin iktidarda bu kadar uzun süre kalmasının nedenlerinden biri olan CHP’de farklı ve “ürkütücü” bir ses yükselmiş oldu çünkü. Bu durum birçoklarını korkuttu.

Son günlerde gazetelerde, televizyonlarda ve sosyal medyada Pavey’e karşı şiddetli bir kampanya yürütülüyor. Fikir tartışması yanı zayıf kalan, daha çok saldırı ve hakaretlerle sürdürülen bir kampanya bu.

Tane tane konuşmasına bile “takan” var. Özel hayatını kurcalayarak aşağılık yöntemlerle ona çamur atmayı deneyenler de çıkıyor.

Dün ben bu satırları yazarken hükümet yanlısı bir kanalda “haber bülteni” başladı. Yani “haberler” okunuyordu. İlk “haberlerden” biri Pavey’di ve onun “asılsız iddialarından”, “yalanlarının deşifre edildiğinden”, konuşmasındaki “provokasyondan” söz ediliyordu. Tekrar ediyorum, yorumlarda veya analitik konuşmalarda değil, “haberler”de.

Ah, benim zavallı mesleğim!..

Pavey’e yönelik en ölçüsüz saldırılardan biri, geçmişte Sabah Gazetesi’nin ahlaki sorumluluklardan özgür yazarı Engin Ardıç‘tan gelmişti. 15 Şubat 2012’deki köşe yazısında“hem özürlü, hem CHP’li” demekten sıkılmamıştı Ardıç.

Önceki gün aynı gazetenin bir başka yazarı çıtayı daha da “aşağı” çekti. Sevilay Yükselir adlı “gazeteci”, Twitter’da Pavey’e yönelik olarak “Bu ilk yalanı değil. İsviçre de 1 çocuğu kurtarmak için mi yoksa kocası terk ettiği için mi o trenin önüne atladı sormak lazım kendisine” diye acımasız ve düzeysiz bir iddiayı ortaya atabildi. Gelen yoğun tepkilerin ardından attığı tweeti silse de, fikrinden vazgeçmediğini değişik biçimlerde ifade etti.

Emin olun, yukarıdaki son iki paragrafı zorlanarak ve uzun sürede yazdım.

Bu mudur gazetecilik?

Yandaşsınız, anladık; desteklediğiniz iktidar ve onun sözcüsü medya sayesinde para pul ve bir dizi avantaj sahibi oluyorsunuz, onu da anladık.

Ama gözlerinin içine baktığınız eşiniz, dostunuz, çocuğunuz, anneniz, komşularınız falan da yok mu? Hiç mi ahlaki kaygı duyacağınız bir ortam kalmadı?

Yürekleriniz bu kadar sağırlaştı mı gerçekten?

Bu engelli yüreklerle o lanet olası paranızı ve ününüzü nerede değerlendireceğinizi sanıyorsunuz?

 @AksayHakan