30 Mart 2015

CHP’li Şafak Pavey, siyaseti bırakma nedenini SÖZCÜ’ye anlattı:

Röportaj: Nil SOYSAL -İstanbul Milletvekili Pavey, 7 Haziran’daki Genel Seçim’de aday olmadı. Pavey, bunun gerekçesini “Parlamentoda olmanın, size güvenen mağdurlar açısından yararı olmadığını gördüm” diye açıkladı ve ekledi: Vekil olmadan da yapacak çok işimiz var…

Meclis’i vicdanlı sanırdım hayal kırıklığı yaşadım

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’i 80’li yıllardan tanıyorum. Annesi Ayşe Önal ile Gelişim Yayınları’nda birlikte çalıştığımız yıllar o yıllar. Şafak’ı işe getirse de sıkıştırsak, mıncıklasak diye Ayşe’ye az dil dökmediğimiz yıllar… Dünyalar güzeli bir çocuk. Sapsarı saçlar, masmavi gözler yetmiyormuş gibi, işvesi cilvesi de cabası. Bir o kadar da sıcak. Herkese gülücükler dağıtan o çocuğu, bugün de tıpkı o gün gibi içime sokmak istedim dersem inanır mısınız? O günlerin en yakın tanıklarından biri olarak söylüyorum; bakmayın siz onun koskoca milletvekili olduğuna, içindeki çocuk büyümemiş ki…

 

ENGELLİ HAKLARINDA DİBE VURDUK
Haziran seçimlerinde milletvekili adayı olmayacağını açıkladın. Neden aday değilsin?
Ben milletvekili olmadan önce BM Engelli İnsan Hakları Sözleşmesi’nin hazırlayıcılarından biriydim. 2010’da BM görevlisiyken bu hükümeti engelli hakları konusunda bilgilendirmiş ve yaptırımları tanımlamıştım. Düşünmüştüm ki; BM çalışanı olarak uğraştığım ve uzman olduğum engelli insan hakları meselesini, kendi ülkemde milletvekili olarak kazanıma çevirebilirim. Sanıyordum ki; parlamento çok vicdanlı(!). Siyasi alanlarda çatışma olsa bile, engelli hakları gibi uzlaşmanın kolay olduğu alanda rahatlıkla anlaşılabilir. Sanıyordum ki; ülkemdeki aksaklıkları halledebilirim. Ama öyle bir gücümüz olmadığını gördüm ve çok büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. 2011’den bu yana engelli haklarında aile gelirinin hesaplanmasındaki adaletsizlikten tutun da, engellinin her sorunu için ayrı rapor alma zorunluluğuna ve hatta bu raporlar için hükümetin atadığı başhekimlerin olduğu hastanelere mecbur edilmelerine ve o hastanelerde ölmek üzere olmayan her engelliye olimpiyat koşucusu tadında sağlık raporu verilmesine kadar uzanan bir dizi ihlaller dibe vurdu. Seçmen bizden çözüm beklerken, biz adaletsiz ve kayırmacı tabloyla mücadele edemiyoruz. İşlevsizlik durumu, milletvekili olmanın size güvenen mağdurlar açısından hiçbir yararı olmadığını gösterdi bana. Milletvekili olmanın etkisizliği ile vatandaşlarımızın bizden beklentileri arasında çok büyük bir uçurum var. Özetle; beklenti çok, yetki yok. O nedenle tekrar aday olmadım.

Sakın umudumu kaybettim deme(!)…
Milletvekili olarak engelli sorunlarını çözemiyorsak, hukuk var diye düşündüm. Mağdur engelliler için hak ihlallerinde emsal olsun diye Anayasa Mahkemesi’ne dava açtım. Sonuç; kaybettim! Hukuk da iktidarın kumandası altında olunca yapılacak tek şeyin bu korkunç denetimsiz rejime karşı, imzaladıkları sözleşmelere uymaları konusunda onları takip edecek bir görev olduğunu düşündüm. Milletvekili olmadan da yapacak çok işimiz olduğuna inanıyorum. Elbette ideallerimi kovalamaya ve mücadelenin parçası olmaya devam edeceğim.

CUMHURBAŞKANI ÇILDIRMIŞ DURUMDA
Haziran seçimleri için adı konmamış
referandum deniyor. Sence 7 Haziran günü Türkiye neyi oylayacak?
Cumhurbaşkanı başkanlık sistemi için çıldırmış durumda! Oysa zaten şu an yaşadığımız “De facto başkanlık sistemi”. Meclis aslında olmayan bir yer. Batı demokrasilerinde milletvekili ve hatta muhalefet milletvekilleri çok güçlüdür. İktidar partisinin ödü kopar muhalefet denetiminden. Muhalefetin iktidarı takip gücü, demokrasinin en değerli varlığıdır. Ama burada öyle bir şey yok. Bizi bırakın; AKP’li vekillerin iktidarların uygulamaları hakkında en küçük bilgileri yok. Tek amaçları makamı kaybetmemek! Sessiz askerler olarak yeniden vekil olmaya talipler!

YAPTIĞI RESİMLERİ MECLİS’TEKİ ODASINA ASTI

Aynı zamanda iyi bir ressam olan Pavey, kendi yaptığı tabloları Meclis’teki odasına asmış. Şafak Pavey, seçim öncesi Türkiye fotoğrafını ise şöyle anlatıyor: “O fotoğrafta inanılmaz derecede gerginlik var. Üstelik her alanda… Parlamentoda, sokakta, sınırımızda şiddet. Bunlara ek olarak hukukun çöktüğü, uluslararası itibarımızın yerle bir olduğu dönemden geçiyoruz.”

En büyük tutkum planör kullanmak

CHP Milletvekili Şafak Pavey’in hayattaki en büyük tutkularından biri uçak kullanmak. BM’deki görevi sırasında Cenevre’de motorsuz uçak (planör) kullanmak için kursa katılmış. Şu anda bröveli bir pilot olan Pavey, önümüzdeki süreçte bu hobisine zaman ayırmayı hedefliyor. Peki, Pavey’e göre Türkiye’de hem engelli, hem de kadın olmak nasıl yaşanıyor ve nasıl algılanıyor? İşte yanıtı:
Mağduriyet dereceniz arttıkça, ayrımcılığa uğrama dereceniz de artıyor.  Dolayısıyla kadına karşı negatif ayrımcılık iki katsa, engelli kadına karşı ayrımcılık dört kata çıkıyor. İnanın bunu en basit ifadesiyle anlatıyorum. Ama yaşanan mağduriyet derecesi, derinlere indikçe daha da artıyor.  Çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum; Engelli rehabilitasyon merkezlerinde hükümetin korkunç bir uygulaması var! Engelli çocukları fişliyorlar! Oraya gidip gitmediklerini kontrol etmek için, günde 16 kereye varan ellerinden iz almaya kadar devam eden bir fişleme bu!

Bunu neden yapıyorlar?
Acaba numara mı yapıyorlar diye sahtekarları, mağduru ezerek ayıklayacaklar akılları sıra!… AKP’nin fişleme ile ilk uğraştığı yer engelliler, düşünebiliyor musunuz? Bu uygulama engellilerin hem kişilik, hem de sağlık ve sosyal haklarına aykırı. O fişledikleri makinelerden sürekli radyasyon alıyor o çocuklar. Danıştay tarafından da yasaklandı bu. Buna rağmen rehabilitasyon merkezlerinde şu anda uygulanıyor.

“YARDIM POŞETİNDEN CEKET ARAKLADIM”

İstanbul Milletvekili Şafak Pavey’in en sevdiği kıyafeti, bir arkadaşının yardım kuruluşuna yollayacağı paketten aldığı yeşil ceketi…

 

İsveçli gibi görünüp Urfalı gibi yerim!..

Annen (Ayşe Önal) benim tanıdığım en komik kadınlardan biri. Ben sende de aynı potansiyeli görüyorum…
Bence ben de komik bir kadınım. Ama bu soruyu anneme sorarsan; o beni çok ciddi buluyor. O yüzden anne ve çocuk modeli tamamen yer değiştirmiş vaziyette.

Annene kalsa 4 yılın sitcom’unu çekecek…
(Gülüyor) Çok komik şeyler yaşadık gerçekten. Meclis’e ilk girdiğimde, uzun yıllar yurtdışında çalışıp, ülkeye yeni döndüğüm için herkesi unutmuştum. Ama meğerse ne kadar çok insanın hayatına değmişiz onu fark ettim. Meclis’te insanlar yanıma gelip, “ben senin bebekliğini biliyorum” diyorlardı. “Az mı altını değiştirdim(!)…” diyenler oldu. Buna ne cevap vereceğimi hâlâ bulamadım.

 

MODAYI TAKİP ETMEM

Annen çok iyi bir aşçı, bunu neredeyse bütün Türkiye biliyor. Sen peki?
Annem çok iyi bir aşçı ama bir zamanlar televizyonda yemek programı yaparken yemek yerine siyaset konuştuğu için yaptığı yemekleri sürekli yaktığını bilen var mı acaba? Ben de yemek yapmayı seviyorum. Her ne kadar mücver yapmayı bir türlü öğrenememiş olsam da. Ama iyi yerim. Özellikle acıyı çok severim. Kimse benden ummaz ama İsveçli gibi görünüp, Urfalı gibi yerim.

Modayla aran nasıl?
Hiç takip etmem. Hayatta iki düşmanım var. Biri mücver, biri de alışveriş. Milletvekili olduğumda, annem giyim kuşamıma el attı. Onun seçtiği giysiler yüzünden Binnaz hocadan (Binnaz Toprak) “90 yaşında gibi giyiniyorsun” diye çok fırça yedim. Bir arkadaşımın yardım kuruluşuna yollayacağı pakette eski bir yeşil ceket görünce arakladım(!). İyi ki de araklamışım. O ceketi giymeye başlayınca Binnaz hocadan “Kendin giyinince ne kadar iyi seçiyorsun” diye aferin aldım.