CHP Doğa Hakları ve Sosyal Politikalar Genel Başkan Yardımcısı Şafak Pavey, milletvekili olmak üzere Türkiye’ye döndüğünden bu yana ülkenin daha gerginleştiğini düşünüyor. Türkiye’nin kalbinin kırık olduğunu düşünen Pavey’e göre ‘Yolumuzu aydınlatmak için akla ihtiyacımız var’.

ZEYNEP MİRAÇ-Aklımdaki Sorular – Milliyet
Fotoğraflar: ERCAN ARSLAN

Bir an gelir, hayat değişir. Bir an gelir, geri dönüşü olmayan bir yolda ilk adım atılır. Bir an gelir, aklınızdan bile geçmeyen bir sahnede adınız başa yazılır. Bu anların hepsini geçirmiş, onlardan kendine bir hayat inşa etmiş biri Şafak Pavey. Hayatın ona getirdiklerini olduğu gibi kabul etmek yerine kendi elleriyle şekil vermeyi tercih etmiş biri. Şimdi Türkiye’nin de aynısını yapması için çabalıyor.

Dünyanın en saygın kuruluşlarından birinde üst düzey yöneticiyken ve önünde pırıl pırıl bir kariyer dururken, ülkesini değiştirmek için o kariyerin bekleme düğmesine tereddütsüzce bastığından bu yana 1,5 yıl geçti. Şafak Pavey’le bu sürenin muhasebesini yaparken ortaya Türkiye’nin de son dönem portresi çıktı.

‘Sakın yapma’

* 1,5 yıl önce, genel seçimlere kısa süre kala Birleşmiş Milletler’deki görevinizi bırakıp geldiğinizde yakın çevrenizin “Sakın yapma” dediğini söylemiştiniz. Geçen sürede onlara hak verdiniz mi?
– Hayır, Türkiye’ye döndüğüm için hiç pişman değilim.

* Pişman olsaydınız söyler miydiniz?
– Söylerdim. Ben ülkesi için endişe eden bir genç olarak geri döndüm. Şimdi yaşlanmış olabilirim. Geçenlerde katıldığım bir TV programı için yapılan sokak röportajlarında çok hoş bir beyefendi “En sevdiğimiz genç milletvekillerinden, gerçi yaşı geçti ama biz onu genç kabul ediyoruz” demiş. Eğer kabul ederse, hâlâ bir genç milletvekili olduğumu düşünmek istiyorum. Bu dönemde elimden gelen katkıda bulunmaya çalışıyorum. Bunu yapmasaydım işte o zaman pişman olurdum. Ama annem hala her sabah niye geldin diye soruyor.

Hayal kırıklığı

* Umduğunuz, hayal ettiğiniz katkıyı sağlayabildiğinizi düşünüyor musunuz?
– Buraya gelmeden önce parlamenter sistemdeki by-passların bu kadar ağır olduğunu düşünmemiştim. Muhalefet milletvekilleri olarak çözüm arayışının bir parçası olmak istesek ve bildiğimiz bütün çözümleri hükümete önersek de, ideolojik olmayan konularda bile hiçbir şekilde uzlaşmayı sağlayamamaktan çok büyük hayal kırıklığına uğruyorum. Mesela ben engelli hakları konusunun ideolojik olmadığını düşünürdüm. Bu konunun ortaklaşa çözülebileceğine inandım ancak bir buçuk senedir devam eden çabalarım karşılıksız kaldı. AKP engelli hakları konusunda bir araştırma komisyonu kurmadı.

* Nasıl engeller çıktı önünüze?
– Bir duvarla karşılaştım. Defalarca sözler aldık ama adım atılmadı. Bu arada darbe komisyonu kuruldu, internetin sağlığa zararlarına dair komisyon kuruldu. Demek ki iktidar engelli haklarını birlikte çözebileceğimiz bir konu gibi görmüyor. Halbuki Türkiye’de son nüfus sayımında 8,5 milyon çıkan engelli sayısının şimdi 12,5 milyon olduğu dile getiriliyor. Bir de o engellinin olduğu haneyi düşünürsen, nüfusun yarısından fazla bir rakam çıkıyor.

‘Yutturamazsınız’

* Muhalefet milletvekili olmak şu anda Meclis’te etkisiz olmak mı demek?
– Mesela insan hakları kurumu kanunu geçirildi. Bir politbüro olarak… Devletin kendi atadığı kişiler tarafından kurulan bir kurum, devletin kendi ayıplarını denetleyecek. Böyle bir insan hakları denetlemesini dünyaya yutturamazsınız. Üstelik bu kanundan kanunun geçeceği gün haberimiz oldu. Konuşmalara katıldık; kanunun eksikliklerini, zayıflıklarını anlattık. Evet, kanun geçti. Ama en azından doğru olmadığını söylememizi değerli buluyorum.

* Başbakan’la diyaloğunuz var mı?
– Hayır. Şimdiye kadar hiç birebir görüşmem olmadı.

* Ak Parti milletvekilleriyle nasıl bir diyalogunuz var?
– AB uyum komisyonunda çalışmaya çalışıyoruz. Ben AB 2012 İlerleme Raporu’nu hep yanımda taşıyorum. Benim kıblem o rapordur. Raporda, bizim bir sene boyunca komisyonda dile getirdiğimiz, iktidarı uyarmaya çalıştığımız alanlarda birçok cümleyle karşılaştım. Bu da doğru muhalefet yaptığımızı gösteriyor.
‘doğru yoldayız’

* CHP’nin muhalefet performansını tatminkâr buluyor musunuz?
– Doğru bir yolda olduğumuzu düşünüyorum.

* Sizce CHP sokağı yeteri kadar ikna edebiliyor mu?
– CHP’nin daha ikna edici olabilmesi için hepimiz düşünmeliyiz. Biz, milletvekilleri olarak kanunla sokağı buluşturmalıyız. Benim Türkiye’de en çok ilgimi çekenlerden biri, kültürle hukuk arasındaki uçurum. Mesela kadına karşı şiddet yasası parlamentodan büyük bir destek ve uzlaşmayla geçebiliyor. Ama bu, kadına karşı şiddet gerçeğini hiç değiştirmiyor.

‘Ben halkım’

* Bu ülkenin ne kadarını temsil ettiğinizi düşünüyorsunuz?
– Türkiye ideolojik köşelere sıkışmış, birbirini anlama ihtimalini sınırlayan bir yerde. Toplumun bazı kesimleri, muhalefette olduğum için beni ideolojik olarak değerlendirebilir. Bunları aşmamız gerek. İnsan merkezli düşünmeye inanırım. O oyu kim verdi, bu oyu kim verdiye bakmadan bize hiç oy vermemiş, hatta muhalefetimizi sevmeyen yerlerde bile olmaya dikkat ediyorum. Ben kendimi toplumun her yerine, her kesimine ait hissediyorum. Ben halkım.

* Aynı soruyu tersinden sorarsam, bu ülkenin sizi ne kadar temsil ettiğini düşünüyorsunuz?
– Ben ülkemi değerlendirirken dünyadan kuşbakışı bakmaya gayret ediyorum. Daha iyisini yapabilecekken neden daha kötüsünü seçtiğimizi bilmiyorum. Suyun yüzüne çıkıp dünyaya bakmamız, iyi örneklerden ilham almamız yeterli. Türkiye doğru yerde mi? Beni temsil ediyor mu? Türkiye’nin şu anda kendisini ve değerlerini temsil etmediğini düşünen insanlardan olabilirim.

‘Yalnız değilim’

* Kendinizi azınlıkta hissediyor musunuz?
– Hayır. Kendimi yalnız hissetmiyorum. Muhalefet olduğum için azınlıkta olduğum düşünülüyorsa, hükümetin çoğunlukla arası kötü. Kürdüyle kavgalı, öğrencisiyle kavgalı, doktoruyla kavgalı.

* Seçimler öncesinde geldiğiniz Türkiye ile bugünkü Türkiye’yi karşılaştırınca değişiklik görüyor musunuz?
– Evet. Şu anda dünyada süregelen ve sürmüş en büyük patlamalardan birisine gebe bir Türkiye görüyorum. Toplumdaki gerginlik sürekli yükseliyor. Geldiğimde seçim heyecanının içine düşmüştüm. Daha sonra sakin bir kafayla bakınca gördüğüm, toplumdaki ayrışma ve gerginlik beni çok rahatsız ediyor. Bu konuda endişeliyim. Bir insan hayatı için her şeye değer, her türlü çözüme hazırız diye sürekli haykırıyoruz. Her zaman daha fazla bataklığa batmadan dönmek mümkün. Buna inanmak istiyorum.

* Normalleşme sinyalleri göremiyor musunuz?

– Çok kalbi kırık, çok sarsılmış bir ülkede yaşıyoruz. Ben kazazede olarak kendi hayat tecrübemle, her türlü travmanın doğru yollarla aşılabileceğine inanıyorum. Toplum acılarında da akılla yolumuza devam edersek olabilir. Elbette normalleşme bir süreç alacak. Birbirimizi suçlamadan, daha uzun ömürlü, daha bereketli, daha huzurlu nasıl yaşayacağımızı bulmalıyız.

Sosyal kederimiz…

“Açlık grevleri sosyal kaderimizin tekerrürü. Biz 2004’ten ders almadan, Şanlıurfa’da yanan 13 mahkumu hatırlamadan yol alamayız. Sadece onları hatırlasak çözüm bulmamıza yardımcı olur. Yaşar Kemal ve sanatçılar bize bunu hatırlatmak istedi. Sanatçıları köşeye sıkıştırılmış, her yanda sansür makasından geçirilen bir ülkede sanat ve kültür olmaz. Ekonomiyle demokrasinin bağlantısını kurmayan bir ülke burası. Sanat ve kültür buluşlara yol açar, ilham verir. Sayın Başbakan kendisi şiir okuyarak hitap ediyorsa, o zaman o şiiri yaşatmakla ve güçlendirmekle yükümlü. Kendin için kullandığını başkasının da hakkı olarak görebilmelisin. Seçilme yaşının 18’e düşmesinin iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum. Zaten parti olarak kesinlikle 25’in altın düşmesi gerektiğini söylemiştik. Gençlerin parlamentodaki temsiliyeti zayıf. Bu her parti için geçerli. Biz CHP’de 45 yaşın altındaki milletvekilleri bir grup kurduk, fikirlerimizi tartışıyoruz. Gençliğin buluştuğu konularda partiler üstü bir topluluk kurulmasını çok isterim.”

‘İktidarda o aklı göremiyorum’

* CHP, Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında Oğuz Kaan Salıcı’nın sözlerinin yorumlanmasında da gördüğümüz gibi, darbeye sıcak bakan bir parti etiketiyle boğuşuyor. Bu bir imaj sorunu mu yoksa önyargıya kurban gittiğinizi mi düşünüyorsunuz?

– Bizim seçmenimiz her darbeden dayak yemiş, hukuki hakları taciz edilmiş, acı çekmişlerin çoğunlukta olduğu bir seçmen kitlesi. Türkiye’de bir efsaneler bir de gerçekler var. CHP’nin, yani darbelerde kendi üyeleri öldürülmüş bir partinin bu suçlamalara maruz kalması çok garip. Gücü çok seven, güçlünün söylediğine inanılan bir ülke burası; gerçeğe bakılan değil. Muhalefet genel olarak kültürde sevilmiyor. Muhalefetin ne kadar değerli olduğunu anlatamıyoruz.

* Bunu anlatmanız için eksik olan ne?
– Bana sorarsanız, dindar ve çok çocuklu nesiller yerine bize akıl gerekiyor. Aklımızı bilime yönlendirip eğitimde bilimi konuşmak varken ideolojik rövanşlardan söz ediyoruz. Asıl soru şu olmalı: Su ve gıda sorunlarının yaşanacağı 2030’da dindar ve çok çocuklu ailelerin yetiştirdiği ucuz işçiler olmak yerine daha iyi yetişmiş, sadece Türkiye’ye değil dünyaya çözüm öneren mucitleri nasıl yetiştirebiliriz? Yolumuzu aydınlatmak için akla ihtiyacımız var. İktidarda o aklı göremiyorum.

‘Kariyer düşünmedim’

* Partide artık yönetici pozisyonundasınız. Geçtiğimiz yaz da kulislerde cumhurbaşkanı adayı olarak adınız geçti. Türkiye’de kalıp siyasi kariyerinize devam edecek misiniz?
– Ben politik kariyeri düşünmeden çıktım bu yola. Düşüncem, bu dönemimi mümkün olduğu kadar çözüm arayışlarına katkıda bulunarak geçirmek. Bu kulis konuşmalarında ismim var ama kendim yok.

* Gönlünüzden geçiyor mu?
– Yararlı olduğumu hissettikçe devam ederim yoluma. Yaptıklarım işe yararsa…

Saklanan çocukların hikâyesi

* ABD’den Cesur Kadın Ödülü’nü almış birine tersten soracağım: Neye cesaretiniz yok?

– Hakaretle baş etme cesaretim yok. Düşünce özgürlüğünün yasak, hakaretin serbest olduğu bir ülkedeyiz. Hem “Ben çok cesurum” diyenlerden değilim. İnsanlara ilginç geldiğimi düşünüyorum. Herkesin seçmediği yolları seçtim. Bir engelli kadın olarak seyyah olmam, çalışmak için zor yerleri seçmiş olmam ilgi çekiyor. Ama ben de o gittiğim yerlerde çok cesur insanlarla karşılaştım. Mültecilerden çok şey öğrendim. Bana ilham veren anılarım var. Mesela bir Afgan engelli kız çocuğu, iki aşireti 100 yıl sonra barıştırmamızda elçi oldu. Hep kolumda taşıdığım bilezik onun.
‘ gerçeğimle yaşıyorum’

* Bu ‘ilginç bulunma’ halinin sizi sıktığı oluyor mu?
Bacağımın benim iznim alınmadan aylarca konuşulmuş olmasını garip buldum, evet. Utandığım bir şey değil, kendi gerçeğimle yaşıyorum. Kimse benden izin almadı bunu konuşmak için. Tamam ilginç, ama ben hayatım boyunca bununla yaşayacağım.

* Son söylediğiniz cümlenin sizi yorduğu oluyor mu?
– Hayır. Ama insanlara hatırlatmak istiyorum. Ben gerçeğimle yaşıyorum. Türkiye’nin de gerçeğiyle yaşaması gerektiğine inanıyorum. Beni yormuyor. Tam tersine, bana gösterilen bu ilgiden evlerde saklanan engelli kız çocuklarının hikayesini çıkardım.