Zihni Başaray  

Radikal Blog / 01.11.2013 

8506220731-a4048ffb6b-o-3047-16CE-DC4A

Kötülüğün egemen olduğu zamanlarda, iyi bir insan olmak siyasi bir duruştur. Egemen kötülüğe karşı direnişi bir var olma biçimi olarak gören iyi bir insan ise, temsil ettiği düşüncenin bayrağına dönüşür. Şafak Pavey, işte o bayraktır. CHP’nin falan değil tabii ki. Şafak Pavey, aydınlanmanın ve özgürlüğün bayrağıdır.

Türkiye,  egemen gücün kendi siyasal algısını ve diktasını insanlara norm olarak benimsettiği bir ülkeye dönüşmüştür. Yolsuzluklar, zenginleşenler, rant akışı bu kadar ortadayken iktidarın her sıkıştığı noktada İslami terminolojiye sarılması bir rastlantı olamaz. AK Parti hükümeti, eylemleri ve söylemleriyle hiç kuşkusuz biçimlendirilmiş ve değiştirilmiş bir sünni islam ideolojisini topluma dikta etmektedir. İslam dinini kendi istediği gibi lanse eden ve topluma kabul ettirmeye çalışanlar, bunu elbette ki salt bir inancın empozesi için yapmazlar. Mühim olan, insanlara reddedemeyecekleri ve sorgulayamayacakları bir olgu verip, geri kalan tüm pis işleri bu şekilde aklamaktır. Esas amaç, rtak bir gerçeklik algısıyla alakalı yazımda bahsetmiş olduğum gibi, mantık ve vicdan filtresini insanlardan alıp, yerine “beyefendi bilir, ne derse doğrudur” biatını koymaktır ve bu amaç Türkiye’de çok büyük oranda başarılı olmuştur.

İnanç ve duygular özneldir ancak Adorno’nun da dediği gibi akıl, nesneldir ve insanı üstün kılan şey, bilgidir. Akıl ve bilgi ise sorgulamayı getirir. İşte hükümetin tam olarak korktuğu budur. Daha açık ve geniş şekilde söylemek gerekirse dünyada klasik sağ siyaset yürüten tüm hükümetlerin korktuğu budur. Sorgulanmak, hiçbirinin işine gelmez. Zira rasyonel akıl, adaletsizliği kabul etmez. İşte bu nedenle bu hükümetler, hükmettikleri coğrafyalarda kitlelere sorgulamayacakları ve kendilerinin her hareketini meşru kılacak argümanlar verirler. Bu, kimi zaman ırkçılık olur, kimi zaman radikal inançlar olur, kimi zaman ise “yabancı bir düşman.”. Bu uğurda da ne etnik kimlikleri, ne ülkeleri ne de felsefeleri harcamaktan geri dururlar.

Özetlemek gerekirse, bugün bizim karşılaştığımız yönetim stratejisi muhteşem bir dehanın ürünü değil, tüm rant odaklı siyasal hareketlerin kullanmak zorunda olduğu totaliter bir yönetim biçeminin anadolu coğrafyasına uyarlanmış halidir. Dolayısıyla siz ne derseniz deyin, Türkiye’de biz sekülerizm sorunu vardır. Bu sorun çözülmeden de rasyonel anlamda hiçbir ilerleme kat edilemeyecek, ülkedeki tüm gelişmeler rant sisteminin izin verdiği kadarıyla kalacaktır. Şafak Pavey’in derdi de işte tam burada başlar.

“Şafak CHP’ye fazla geliyor ya” diyeni de duydum “X partisinden bir şey olacak olsa, Pavey orada olurdu. Demek ki iş çıkmaz.” diyeni de. Hem de defalarca. Çünkü insanlar partileri 3 kelimeyle tarif edebiliyor ancak Pavey’i edemiyordu. İşte gerçek farklılaşma tam burada. Şafak, insanlara alışmadıkları bir anlayış sundu. Neydi bu peki? Onu da söyleyeyim. Aklın rehberliğinde, insanlara sorgulama fırsatı tanıyan, kültürel, sanatsal, entelektüel, özgürlükçü bir siyaset sistemi. Sözcükleri arka arkaya dizdiğimde böyle tanıdık gelen bir cümlenin ülkemizde “insanların pek alışmadıkları bir anlayış”!a evrilmesine anlam veremediyseniz de haklısınız. Çünkü sorun, tam da bu anlamsızlığın tanımlanmasında. Şafak Pavey, konuşmasında tam olarak bunu tanımladı işte.

Kendisine ister elitist densin, ister oryantalist. Bunların tamamı avuntu tanımlamalarıdır. Zira Şafak Pavey’in aklındaki ülke, 21. yüzyılda zamanı yakalayabilecek olan ülkenin kendisidir. Pavey, moderniteyi özgürlük vurgusuyla muhteşem tariflemiş ve tariflemektedir. Hayalindeki modern dünyanın temsilcisi de bizzat kendisidir. Ahlaktan ödün vermeyen, aydın, zeki, en üst düzeyde entelektüel bir kadın olarak yaşadığı tüm zorlukları kendisi için itici güce çevirmeyi başarmış bir başarı hikayesidir.

Bir Albert Camus ikonu gibi kendi bireysel var oluşunu bu düzeyde başarabilmiş ve zamana karşı direnmiş olan Pavey, hakim bir güç karşısında  var olabilmenin en onurlu yolunu da hepimize tekrar hatırlatmış, Gezi Parkı Direnişini de bir anlamda tekrar tanımlamıştır. Başkaldırmak, bizi esas var edecek olandır.

İyi olan, sonunda elbet kazanacaktır. Ancak söylemek isterim ki, rant için kötülüğü kendine hak görüp insanların canına kast edecek kadar yoldan çıkan kesimin Pavey’e karşı olan ateşten kini de, Pavey’in göz bebeğindeki bir tutam mavide boğulmaya mahkumdur.